bir cumartesi günü şöyle düşündüm; ya şimdi madem ben çok seviyorum ve sevginin gücüne inanıyorum, neden son paramla onun en sevdiği çiçekten alıp gidip saat kulesinin altında onu beklemiyorum? akla bak hizaya gel işte.
sahiden gittim elimde bir kucak çiçek. çiçek dediğim baharla açan hani, nergis.
beklemeye başladım. ben izmir konak'ta o antalya' da habersiz. öyle bir bekleyiş işte.
iki saat kadar umutla bekledim, bir saat kadar da öylesine, sağa sola bakarak umutsuz.
inanır mısınız; gelmedi. tabii inanırsınız. nasıl gelsindi zaten.
gelmeyeceğine ikna edince kendimi, kucağımda bir sürü çiçek, yanımda duran kadına verdim çiçekleri, gözlerim soğan etkisi tabii. şöyle bir şeyler konuşuldu işte;
- bu çiçekleri kabul edin, anneler gününüz kutlu olsun
+ sağol evladım da bugün anneler günü değil
- olsun, siz de annem değilsiniz zaten, buyrun.
arkamı döndüm önüm sahil. inciraltına kadar yürüdüm.
hiç tanımdağım bir kadına çiçek verdim. annem değildi, o hiç değildi. (kuleye saatin var mı dedim cevap vermedi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder