16 Kasım 2015 Pazartesi

Seni seviniyorum.

bir hayatın var, ne güzel. izliyorum ben öyle.
büyümüşsün. bir evin var. sevdiğin var. pencerende çiçekler var. sen çiçekleri çok severdin zaten.

işini seviyorsun. iş dediğim işte yaşamak. öğrencilik de bir iştir mesela. patron gelmezse dersin düştüğü tek iş. başarılısın.

elini kolunu sallayışın mesela. kendine nasıl da güveniyorsun. olaya bir de şu açıdan bakmaya ne dersiniz diyorsun. o eski reklam aklında. benim açım dar, bakışım eksik biraz, olsun.

uzağına düşmüşüm ama olsun. görüyorum ki mutlusun. birisini sevmek onun mutluluğuna sevinebilmek demektir diye düşünüyorum. içimde huzursuz olan kişinin ağzına biber.
yüzüme gülümseme.

seni çok seviyordum ben, yine seviyorumdur. seviyorsam otur izle bence. bak bir hayat ne güzel. adamın geleceği parlakmış, oh iyi.

sahiden mutlusun. bana ihtiyacın kalmamış, olursa diye şuralarda durayım.
seni seviniyorum. (çoğu içimden)

Hiç tanımadığınız bir erkek size çiçek verirse.

üniversite ikideydim sanırım. bir sevgilim var ama onun o zaman sevgili olduğumuzdan haberi yok. yani onun için eski sevgiliyim ben, o benim için eskimeyen sevgili. ben izmir' deyim o zaman, o antalya' da. ben aşığım o değil. ayrılmışız bir zaman önce. o benden ayrılmış, ben orta yerimden.

bir cumartesi günü şöyle düşündüm; ya şimdi madem ben çok seviyorum ve sevginin gücüne inanıyorum, neden son paramla onun en sevdiği çiçekten alıp gidip saat kulesinin altında onu beklemiyorum? akla bak hizaya gel işte.

sahiden gittim elimde bir kucak çiçek. çiçek dediğim baharla açan hani, nergis.
beklemeye başladım. ben izmir konak'ta o antalya' da habersiz. öyle bir bekleyiş işte.

iki saat kadar umutla bekledim, bir saat kadar da öylesine, sağa sola bakarak umutsuz. 

inanır mısınız; gelmedi. tabii inanırsınız. nasıl gelsindi zaten. 

gelmeyeceğine ikna edince kendimi, kucağımda bir sürü çiçek, yanımda duran kadına verdim çiçekleri, gözlerim soğan etkisi tabii. şöyle bir şeyler konuşuldu işte;

- bu çiçekleri kabul edin, anneler gününüz kutlu olsun
+ sağol evladım da bugün anneler günü değil
- olsun, siz de annem değilsiniz zaten, buyrun.

arkamı döndüm önüm sahil. inciraltına kadar yürüdüm.

hiç tanımdağım bir kadına çiçek verdim. annem değildi, o hiç değildi. (kuleye saatin var mı dedim cevap vermedi)

Sevilmediğini Kabullenmek.

çıkarıp kalbini sökesin geliyor. merhaba ben haluk levent. nasıl mısınız, iyi misiniz?

zordur denmiş. zor kelimesinin tüm anlamlarını düşünüp, binle çarpmak gibidir.
içini açmışlar böyle, bakmışlar yapılacak bir şey kalmamış, kapatmışlar, gibi düşün. içinde neşter unutmuşlar üstelik.

çok seviyorsunuz ve sizi sevmiyor. çok belli bu üstelik. şey diyor mesela "ya ben seni arkadaş olarak seviyorum" diyor, "çok iyi birisisin" diyor, "bana yine de şiir yazmaya devam eder misin" diyor. seni sevmiyorum dese daha iyi gibi ama bu başka bir mesele.
sizi sevmiyor. buraya kadar tamam mıyız, ben değilim çünkü.

şimdi bunu kabulleneceğiz. kolumuza nikotin bantları yerine içimize kor ateş bantları takarak başlayalım.
canımız ne kadar yanacaksa o kadar yanacak. anlamlar çıkaracağız. "ya o çocuğu da sevmiyor aslında", "aslında kafası karışık beni seviyor" gibi yerlerden geçeceğiz birlikte.

sonra bir his gelecek, ne yaparsak yapalım bizi sevmeyeceği hissi. kırılma noktası. kırıkların kalbe battığı an. kendinde hata aramaya, öyle yapmasaydım böyle yapsaydım, öyle birisi olmasaydım böyle birisi olsaydım demeye başladığımız an. öyle böyle anı denir buna bilimde (uydur uydur ipe diz)

insan kendine çok kızabilir, insan kendi yanağını uzanıp öpemez ama insan kendi yanağına tokat atabilir mesela. ama insan anlar, sonunda anlar, değiştiremeyeceğini anlayınca, kabullenir. kabullenince sönümlenir, içi şevki kırılır, küser. sevmekten vazgeçmeyenlere saygı kuşağı tabii. zordur ama. sevilmediğini bilerek sevmek ben acının hastasınım demektir.

bizi sevecek başka birisi var mı diye kalbimizin bizden habersiz bakınmaya başladığı an gelir sonra. öyle oluyor çünkü. insan başka türlü nasıl yaşasın. üzülmeyin. siz iyi birisisiniz, bu hayat kötü.

kabullenmeyip ne yapacaksın abi, adonis kası bile var diyorlar adamın. (adonis; kas tanrısı)

K.A ;)

Tahminince ne zaman seversin beni ?

ne desen inanacak bir adamın/ kadının soru cümlesi. o inanmaya hazırmış böyle. ah şuraları ezilmiş içimin. alta dizelim. dizelim böyle. diz dize oturduğumuz günlerden geriye, aklımda ve içimde kalmış soru cümlesi. tahminince ne zaman seversin beni?

hadi bir şey söyle, beklerim ben. ben beklerim, beklemek benim işim. sigara yakarım hatta godot bir an önce gelsin diye. sigara yakarım, sen gelmezsin gerçi. ciğerlerimde açar sensizlik çiçeği.

hadi bir şey söyle de hazırlanayım. hazırlıksız yakalanmayayım beni sevmene diye bir şey söyle. sabah kalkınca tarayayım saçlarımı, hani yok ya saçlarım, neyse.

tahminince ne zaman seversin beni? hıhı, peki. arkadaş gibi yani, peki. aslında çok iyi birisiyim, peki. o gece olanlara sen de inanamıyorsun, peki. sinemaya gitmemiz gerekmez, peki.

peki tahminince ne zaman seversin beni? (peki peki ağladık)

üzgünlük notu: kıymetli yazar siyahyalan' ın yazdığıyla aydınlandım. ah muhsin ünlü' nün "tahminen ne zaman seversin beni" haliyle bir dizesi varmış. varmış diyorum çünkü bilinçaltım çalmış ondan, yazarken farkında değildim. benim aklıma geldi sandım yani. tüm okuyanlardan özellikle ah muhsin' den özür dilerim. özür dilerim.

K.A ;)

Düşün ki o bunu okuyor.

bir şey değişmeyecek işte. değişmez çünkü. uzun mektuplar yazılır, uzun mektuplar okunur, ağlanılır, bir şey değişmez.

edebiyat hayatı değiştirmeye yetmez. edebiyat bir yenilme sanatıdır demiştim de kızmıştınız hani.
öyledir ama sonuçta. öyle.

düşün ki o bunu okuyor, sen umutlanıyorsun. sanıyorsun ki birden aydınlanacak içi. kafasında bir ampül yanacak, ak parti virali gibi oldu bu,ışık yanacak diyelim hadi. birden anlayacak senin onu ne kadar sevdiğini değil mi? değil işte.

bir şey olmayacak. yazdığın şeyleri zaten biliyor çünkü o. sayfalarca yazdın, saatlerce anlattın, o gitti.

belki arada gülümser işte dudağının ucuyla. belki biraz nemlenir gözleri. o kadar işte. hepsi bu.
bize gelişi bu.

düşün ki o bunu okuyor, bir şey değişmeyecek ama sen yaz yine de içinden geçenleri.
içine atma bir tek, içine atarsan kötü.

K.A ;)

Bir kadın sevilmeye neresinden başlanır ?

çocukluğundan başlanır, babasının bıraktığı izlerden, karanlık odalardan, ağlama krizlerinden.
nedensiz öfkelerinden belki. belki uzun dalıp gitmelerinden.

bir kadın sevilmeye bir önceki adamın bıraktığı izlerinden başlanır. çünkü mutlaka başka bir adam vardır, sizden önce yaralayan bir adam. meriç'e bağlamadan, usulca sarıp sarmalayarak başlanır. unutturarak belki. belki hiç hatırlatmadan. bilerek ama.

bir kadın sevilmeye güçsüzlüklerinden başlanır, sana güveniyorum, yaparsın diyerek belki. çünkü hayat yapamayacağımızı söyler bize hep. bir kadın sevilmeye özgüveninden başlanır.

bir sürü cevap vererek başlanır, anlatarak, anlayarak, anlamaya çalışarak. tedavi edermiş gibi değil ama, gülüşünün gözlerinin hastası olarak başlanır.

gözlerinden başlanır, gülüşüyle taçlanır.

bir kadın sevilmeye neresinden başlanır. kalbinden sandığımız şey aslında akıl.
bir kadın sevilmeye aklının güzelliğinden başlanır.

sonrası iyilik, güzellik.

K.A ;)